BECAUSE OF THE WHEATHER CONDITION
TOP
Hotel Desk, Yolcu Hizmetleri

“HAVALİMANINDA KORKU FİLMİ SEANSLARI”

2010 – 2011 yıllarında Atatürk Havalimanı’nda Türk Hava Yolları Hotel Desk’te gece vardiyalarında çalışırken yolcunun olmadığı vakitler çok olurdu. Eğer yoğun geçen bir vardiyada değilse, saat gece on ikiden sonra yolcu gelmezdi. Evrak ve fatura işlerimiz de duruma göre değişirdi. Sabah ilk uçuşların inişi dörtten önce olmazdı. Yani saat on ikiden sabah dört buçuğa kadar kendimize ayırdığımız dört saatimiz olurdu. Sekiz saatlik bir vardiyada dört saatlik boşluğun, havalimanında ve gece vardiyalarında çalışmayı sevmemde etkisi büyüktü.

Dört saati dolu dolu yaşamak için işe gelir gelmez programa bakar, bir sonraki günün programını yapmaya başlardık. Tüm işlerimizi bitirince hızlıca etrafı toplar, dört saatte yapacaklarımız için hazırlanırdık. Genelde yaptığımız şey de film izlemek olurdu. Uykusuzluğumuzu ve yorgunluğumuzu giderecek, bizi dinç tutacak, uyutmayacak filmler izlememiz önemliydi. Ağır işleyen filmlerde gözlerimiz kapanabiliyordu. İşte ofis ortamındaki korku filmi seanslarımız böyle başlamıştı.

Diğer bölümlerde çalışan yakın arkadaşlarımızın ofise gelmesi, çaylarımız, kahvelerimiz, yiyeceklerimiz ve en önemlisi de korkarak korku filmi izlemelerimiz çok güzeldi. İzleyeceğimiz korku filmini iki kritere göre belirlerdik. Birincisi konusu ve kurgusu ile kaliteli olması ve bizde merak uyandırmasıydı. İkincisi, daha önce izlemiş olduğumuz, yani çocukluğumuzda anısı olan ve üzerimizde etki bırakan korku filmleriydi. İşte bu filmlerden en önemlisi de “Drag me to hell” adlı filmdi.

“Drag me to hell” türkçe seslendirmesiyle televizyonlarda oynamış, aslında ofisteki herkesin izlemiş olduğu bir filmdi. Sevdiğiniz bir filmi sevdiğiniz insanlarla izlemek çok güzeldir. Bu filmi ikinci kez izlediğimiz halde izlerken korktuğumuz, sürekli konuşma isteği duyduğumuz filmdi. Ama o gece korkmamızın sebebi sadece film değildi. Filmin sonlarına doğru en gerilimli sahnelerde, ofiste korku filmi izlediğimizi bilen bir arkadaşımız aniden ofise girerek bizi korkutmuştu. O an yerimizde çığlık atmış, neye uğradığımızı şaşırmıştık. Korku filmi seanslarına bir süre ara verme kararını da böylelikle almıştık.

En son 2010 senesinde izlediğim bu filmin, bazen gerçekten korkunç olup olmadığını düşünüyorum. Ya da biz korkmak için bir şeyler arıyorduk. Şimdi aslında gelelim esas akıllarda kalan sorulara. Çalışma vardiya saatleri içerisinde ofiste film izlemek konusuna… Bunun ne kadar doğru ya da yanlış olduğuna…

2010-2011 döneminde normal bir gece vardiyasında saat 23:30 civarında işler biterdi. Dış hatlarda gece saat 03:00 civarında Türk Hava Yolları’na ait tek gidiş Bağdat seferiydi. Sonraki uçuşlar sabah altıdan önce başlamazdı. Geliş uçakları ise saat gece dörtten önce inmezdi. Gece vardiyasında toplantılar yapılırdı. Kahvaltılar hep uzun olur, sohbet edilirdi. Yani her personelin gece vardiyasında kendisine ait zamanı mutlaka olurdu. Bu zamanı nasıl değerlendireceğine de kendisi karar verirdi.

2012 yılından sonra Türk Hava Yolları’nda uçuş saatleri değişti, sefer sayıları arttı. Normal bir günde gece vardiyalarında yoğunluk çok fazla olmasa da uçaklar inip kalkıyor ve sürekli çalışıyorduk. Bazı günler yarım saatlik kahvaltıyı bile zor yapıyorduk. Türk Hava Yolları’nın hızlı gelişimi ile sefer sayıları zamanla daha da arttı. Bugün hangi çalışana sorsanız, gece vardiyasının gündüz vardiyasından farklı olmadığını söyleyecektir. Hatta konuyu açarsanız, nerede o eski günler de diyecektir.

2010 yılında Atatürk Havalimanı’nda çalışırken, havalimanının uzun geçen sessiz ve sakin gecelerine şahit olduğum için kendimi şanslı hissediyordum. Bu şansı da sadece film izleyerek değil, kitap okuyarak, yazı yazarak, ders çalışarak, ödev hazırlayarak değerlendirdim. Bunları yaptığım için ve her gün daha fazla şey öğrendiğim için mutluydum.

«

»

Bir Cevap Yazın