BECAUSE OF THE WHEATHER CONDITION
TOP
Hotel Desk

“Şansı Yakalamak”

“Şans; insana bütün nimetleri verse, onlardan tat alabilecek bir ruh gerekir. Bizi mutlu eden bir şeyin sahibi olmak değil, tadına varmaktır.”

 Montaigne

“Yıldızlar gittikçe uzaklaşıyor benden, gökyüzü hep uzakta. Yalnızlığı hissediyorum, biten her günün ardından yaşlandığımı… Uçmak istiyordum, kanatlarımla gökyüzüne uzanmak ve kaybolmak bulutlarda tek başıma. Küçükken en büyük hayalimdi uçaklar. Hızla yükselmek; küçülen şehre veda ederken, bulutların arasında sonsuzluğa uzanmak… Şimdi kaybolan hayallerimi özlüyorum; uçağa aşık olan ve binmek için hayal kuran çocukluğumu…  Keşke hiç bitmeseydi hayallerim, ben hep aşık kalsaydım. Ama onlara ulaşınca bitti her şey.”

Şimdi elimde kalem ve kağıt yazıyorum. Önümde sıraya dizilmiş uçaklar, buharlanan pencerenin ardında yeni yolculuklara hazırlanıyor. Onları izlemek hoşuma gidiyor. Yapacakları yolculuklar hayallerle birleşecek; bazıları için umut, bazıları için hayal kırıklığı olacak. Bütün bunları anlamaya çalışırken yorulduğumu hissediyorum. Belki de saatin bu kadar geç olmasıdır buna sebep diyorum. İşe başlayalı kaç ay oldu artık hesap etmiyorum; ama bazen gece vardiyalarında yorgun düşüyorum. Daha çok çalışmam gerektiğini, daha yolun başında olduğuma kendimi ikna ederken, elimden kalemi hiç bırakmıyorum.

Yazmak benim için büyük bir tutku ve bu tutkuyu yaşamayı seviyorum. Elimdeki kaynakları ve zamanı kullanmam gerektiğini biliyorum. Gece vardiyalarımda yaklaşık dört saati dolu dolu yaşayabiliyor ve istediğimi yapıyorum. Bazen yazı yazıyorum, bazen arkadaşlarla film izleyip sohbetler ediyorum, bazen de kendimi dinliyorum. Sonra biraz daha yazıyorum. Kelimeler kendi yolculuğundayken, onlara eşlik ediyorum.

“Gece ve gündüzün birbirini takip etmesi gibi, siyah ve beyazın birleştiği anda griye dönüşmesi… Hayat hep böyleydi. Gerçek olacağını sandığı şeylerin, yalandan başka bir şey olmadığını anladı. Titreyen elleri, yalnızlaşan ruhuyla savaşmak zorunda kaldı. Bir tebessüm yeterken yaşamak için, ölmek için en derin çığlıkları attı. Sebebini bilmediği haykırışlarını dinledi. Gerçek olamaz dediği her şey yalandı. Sahte hayatlar arasında can çekişen bedenini görmedi. Aynadaki yüzü gittikçe solarken, bir adım daha uzaklaştı kendinden. Ve bir sigara daha yaktı, uçaklar durmaksızın iniş ve kalkış yaparken… “

Havalimanında uçakları izlemek güzeldir. Günün hangi saatinde olursa olsun hep bir umut yakalayabilir ve hayaller kurabilirsiniz. Gece ve gündüz arasındaki fark tüm duygularınızı etkilerken, yine de iyi ya da kötü hayaller kurarsınız. Bir insanın şanslı olduğuna karar vermesi çok zor gibi gelir. Hep daha fazlası, daha iyisi olsun isteriz. Her seferinde daha fazla olsa da istemeye devam ederiz.

“Üstelik hala uçağa binmemiş, bunu bir eksiklik olarak görmemişti. Çünkü herkesin kolaylıkla elde edebileceği şeyler onu heyecanlandırmıyor; aksine o şeyden uzaklaştırıyordu. Kendini aramak için çıktığı bu yolculukta, onu hiç anlamıyordum.”

Uçağa binen insanları görüyorum; tanımadığım ve hiçbir zaman da tanımayacağım… Elimde kalemim durmaksızın yazıyorum. Bana eşlik eden kahramanlarım beni anlıyor. Neler düşündüğümü, neler hissettiğimi… Şanslı biri olduğumu kendime açıkça söylüyorum. Bu şansı yaşamak için her şeyi yapıyorum. İnsanları izliyorum, hangi ülkeden geldiklerine dair tahminler yürütüyorum. Beraber seyahat ettikleri insanları izliyorum, karıları, kocaları, sevgilileri, çocukları, babaları, anneleri, amcaları, teyzeleri… Bazen aralarındaki konuşmalara şahit oluyorum. “Neden gitmiyoruz?” diye soruyor bir çocuk annesine. Ve annesi cevap veriyor: “Gitmek kimi zaman iyi, kimi zaman kötüdür. Doğru zamanı bekleyip, sabırlı olursan, gitmek en iyisidir. Şimdi zamanı bekliyoruz. Gitmenin en iyi zamanını…”

Duyduklarım, gördüklerim, anlam yüklediklerim, yorumladıklarım, yaşadıklarım… Farklı insanlar, farklı konuşmalar, sevinçler, üzüntüler, kavuşmalar, ayrılıklar… Her saniyesinde dolu dolu hikâyeler, büyük, küçük, iyi, kötü kahramanlar… Şanslı biri olmadığımı kim söyleyebilir ki bana? Bugün var olup, yarın yok olacak bir dünyada, elimde en değerli varlığım, kalemimle ve kâğıdımla…

Atatürk Havalimanı, Mart 2011

«

»

Bir Cevap Yazın