BECAUSE OF THE WHEATHER CONDITION
TOP
Hotel Desk

“Vardiya Sistemine Alışmak”

Vardiya Sistemine Alışmak

Bir film izlediğinizde ya da bir kitap okuduğunuzda neler hissedersiniz bilmiyorum; ben izlediğim her filmin ve okuduğum her kitabın bitişinde kendimi şanslı hissediyorum. Yeni insanlar tanıdığım için, beni hayatlarına aldıkları ve onlarla aynı duyguları paylaştığım için; bana öğrettikleri ve belki de en önemlisi beni büyüttükleri için. Havalimanında ilk gün yaşadıklarım, izlediğim en acıklı; ama en öğretici filmlerden biriydi. Karşımda ağlayan, sürekli soru soran, evlerine gitmek isteyen yolcular, yaşlılar, çocuklar, bebekler, anneler, babalar…  Günlerce aklımdan çıkmayan düşünceler de bir romanın son sayfaları gibi; her cümlesinde, her satırında beni duygulandıran ve bundan sonra yaşayacaklarım için beni heyecanlandıran. Ardından arkadaşlarla tanışmalar, toplantılar, sohbetler… İnen ve kalkan uçaklar, gelen ve giden yolcular, onları karşılayan kalabalık. Herkesi tanımak ve her şeyi anlamak için heyecanlıydım; ancak çalışma saatlerini de göz ardı edemezdim. Kimileri için iyi kimileri için kötü olan vardiya sistemine alışmak kolay değildi.

Üçlü vardiya sistemiyle iki gün sabah, iki gün akşam, iki gün gece olmak üzere her gün sekiz saat çalışıyorduk. Havalimanının kalabalığı, gürültüsü, yoğun operasyonlar derken sekiz saat hızla geçiyordu. Ancak vardiya sistemi dolayısıyla herkesin sorunu uykuydu. Uyku düzenimiz tamamen bozulmuştu. Bazılarımız gündüz uyuyamamaktan ya da gece uykusuzlukla baş edememekten, bazılarımız da vardiya geçişlerinde hiç uyuyamamaktan ya da fazla uyumaktan şikayet ediyordu. Günde sadece altı ya da sekiz saat uyuduğum için bu süreci kolaylıkla atlatabileceğimi düşünüyordum; ama vardiya geçişleri, değişen saatler, gündüzler ve geceler derken kısa uykularla bu sisteme alışmak kolay olmuyordu.

vardiya sistemi

İkili vardiya sistemi ile iki gün sabah, iki gün akşam, iki gün gece çalışıyor; ardından iki gün tatil yapıyorduk. Haftada yedi gün olduğu için tatil günleri sürekli değişiyordu. Tatil günümüz hep bir sonraki güne geçiyordu. Yani sabit çalışma saatlerimiz olmadığı gibi, 6 gün çalışıyor 2 gün izin yapıyor, buna bağlı olarak da vardiya ve tatil günümüz değişiyordu. Ailemiz, arkadaşlarımız, tüm sosyal çevremiz artık bu yeni çalışma saatlerine göre şekilleniyordu. Onların çalıştığı zamanlarda uyuyor, geziyor; onların uyuduğu saatlerde çalışıyorduk.

Tüm bunları olumsuzluk olarak değerlendirebilirdik; ama ne ben ne de çalışma arkadaşlarım bunu yapmadık. Başkalarının çalışacağı saatlerde kendimize bol bol vakit ayırabildiğimiz için mutluyduk.

Sabahçılık çıkışlarında kendimize ayırabildiğimiz, gezdiğimiz, kurslara gittiğimiz, etkinliklere katılabildiğimiz vaktimiz çok fazlaydı. Sabah uyanıp işe gitmek zor olsa da iş çıkışı bir şeyler yapabilmek hepimizin hoşuna gidiyordu. Akşamcılık çıkışlarında kendimizi yorgun hissettiğimiz için çoğu zaman uyuyor olsak da, sabahları kendimize ayırabileceğimiz vaktimiz oluyordu. Sabah uykuları da çoğu kişi tarafından sevildiği için akşamcılık vardiyalarında kendimize ayırabileceğimiz zaman kısıtlıydı. Uyanıp işe geliyor, işten eve gidip uyuyorduk. Yani tüm günümüz iş yerinde geçiyordu. Bu yüzden akşamcılık vardiyalarını sevmiyorduk.

Hepimizin en çok sevdiği gececilik vardiyaları dolu dolu geçiyordu. Özellikle de ilk gececiliklerde çalışma saatine kadar kendimizi izinde hissediyorduk. Gece işe gittiğimizde yorgun olsak da fazla uçuş olmadığı için dinlenebiliyorduk. İş bitip de gece boyu hayalini kurduğumuz yatağımıza kavuştuğumuzda, uyumanın ne kadar değerli ve önemli olduğunu daha iyi anlıyorduk. İşte o zaman keyifli bir şekilde uyuyor ve uyanıyorduk.

6 günün ardından gelen izin günümüz hiçbir zaman yetmiyordu. Gececilik çıkışında eve gittiğimiz anda başlayan ilk izin günümüzde uyuyorduk. Çoğu arkadaşımın, eğer bu ilk izin günü pazar ise saat 11:00 ve 12:00 civarlarında uyandığını biliyordum. Ama şu çok açık bir gerçekti ki, hangi gün olursa olsun ilk izin gününüzde kendimizi güçsüz hissediyorduk. Az uyuduğumuzda yorgun ve bitkin, fazla uyuduğumuzda sersem gibi oluyorduk. Çoğu kez ilk izin günümüzün boşa gitmemesi için uyumuyor, uyumak isteyen kalbimiz ve yatmak isteyen bedenimizle savaşa giriyorduk.

Her ne kadar alışamamaktan korkuyor olsam da, bu iş gerçekten eğlenceli bir hal almaya başlamıştı. İlk gün yaşadığım olumsuzluklar, ki bunları olumsuzluk olarak değerlendirmemiştim; üstelik yardım etmek beni mutlu etmişti, bu iş için beni yıldıramamıştı. Tüm bunlar yaşayacağım başka şeyler için beni heyecanlandırırken, başkalarının çalıştığı vakitlerde özgür olduğum için mutluydum. Yazdıklarımı, okuduklarımı, ailemle ve arkadaşlarımla yaptığım sohbetleri, gezdiğim yerleri düşündükçe hep gülümsüyordum. Bu durum yapmak istediğim diğer her şey için umut oluyordu. Hayallerim vardı ve ben onları uzaktan izlemiyordum.

«

»

Bir Cevap Yazın