BECAUSE OF THE WHEATHER CONDITION
TOP
VIP, Yolcu Hizmetleri

“Eşyalarım Nereye Gitti Be?”

“Eric Scmidt Google’da CEO olarak çalışmaya başladığında, Google tesisler müdürü George Salah’tan ortalığı toplamasını istedi. George da kendisine söyleneni yaptı ve sonraki gün Google şirketinin kurucularından Larry Page’den “Eşyalarım Nereye Gitti Be?” diyen bir notla ödüllendirildi.” Google CEO’ları Eric ve Jonathan tarafından yazılan “Google Nasıl Yönetiliyor?” kitabında aktarılan bu bilgiler, yıllardır içinde bulunduğum; ancak bir türlü anlamlandıramadığım “dağınıklığımı” açıklıyordu. Hem evimdeki çalışma masamda, hem de iş yerimdeki ofisimde kurtulmak için çabaladığım bu dağınıklık, yıllarca huzursuz olmama sebep olmuştu. Ta ki bu kitabı okuyana kadar…

Havalimanında Hotel Desk ofisinde çalışmaya başladığım zamanlar, uçuş aksaklıklarından dolayı yoğun günler yaşıyorduk. Dolayısıyla sürekli yoğunluk, sürekli karışıklık derken ofis hep dağılıyordu. Bir koşturmaca, bir telaş; kağıtlar, kalemler, biletler, pasaportlar… Ancak bu dağınıklığın yoğun olmadığımız günlerde devam ettiğini fark ettim. Çantalarımız, ceketlerimiz, içtiğimiz çay ve kahve bardakları, sipariş verilen yemekler… Her fırsatta ofisi toplamamıza rağmen ofis sürekli dağılıyordu. Küçük ofiste sayıca kalabalık olmamızın da bu dağınıklıkta payı olduğunu anlıyorduk; ama tüm çabalarımıza rağmen bu dağınıklıktan kurtulamıyorduk.

Vardiya bitimine doğru etrafı toparladığımızda ise bir şeylerin yolunda gitmediğini hissediyordum. Ofisi toparladığımızda oluşan geniş boşlukta içim daralıyordu. Sanki işimi eksik yapıyormuşum hissine kapılıyordum. Bir an önce vardiyayı devir edip, oradan uzaklaşmak için can atıyordum. Dağınıklığın beni sürekli iş yapmaya sevk ettiğini ve zinde tuttuğunu anlayabiliyordum; ama bu durumu mantığımla açıklayamadığım için üzerinde durmuyordum.

Gece vardiyalarında ofisimize uğrayan arkadaşlarımız olduğunda, bu dağınıklıktan utanıyor, hemen etrafı toplamaya başlıyorduk. Aynı şeyin havalimanında arkadaşların çalıştığı diğer ofislerde de olduğunu gördüğümüzde de içten içe seviniyorduk. Dağınık olan tek ofis Hotel Desk değildi. Boording ofis, denied ofis, vize ofisi; girdiğim her ofis dağınıktı ve o ofislere ne zaman uğrasam, oturmam için yer açmaya çabalayanlar, dağınıklık için özür dileyenler ile karşılaşıyordum.

Hotel Desk ofisinde geçen üç buçuk yılın ardından çalışmaya başladığım Vip bölümündeki ofiste de durumun aynı olduğunu gördüm. Ekipler kalabalık, ofisler dar ve masalar azdı. Uçağa kadar eşlik edilen, karşılanan yolcular, check-in, boording, vize işlemleri; yine kağıtlar ve kalemler, biletler, pasaportlar, bagaj etiketleri, çantalarımız, ceketlerimiz, içtiğimiz çay ve kahve bardakları, sipariş verilen yemekler… Tabi bir de çeşitli sebeplerle uçuşunu gerçekleştiremeyen ve tarafımızca işlemleri yapılan yolcular da ofisteyse, kendimizi kaybettiğimizin resmiydi.

Bu durumlarda bazı arkadaşlar sürekli ofisin küçüklüğünden, masaların, sandalyelerin ve bilgisayarların yetersizliğinden şikayetçi oluyordu. Bu şikayetlerini yöneticilere taşıdıklarında ise hayal kırıklığına uğruyorlardı. Çünkü işçi ve memur olarak çalışanların özel odası ya da özel masası olamazdı. Sadece işi daha hızlı ve eksiksiz yapmak için ihtiyaç olunan malzemelerden bahsettiklerini kimse anlamıyordu. Ya da anlamak istemiyorlardı. Arkadaşlarım da aldıkları olumsuz cevaplar karşısında, biraz da yöneticileri sinirlendirmek için daha dağınık oluyorlar ve bu dağınıklıkta çalışmaktan da mutluluk duyuyorlardı.

Şimdi durup düşündüğümde,  dağınıklık sebebiyle etrafa karşı huzursuz olmamın ve utanmamın gereksiz olduğunu anlıyordum. Bu dağınık ve kalabalık ofislerde çalışmamız sayesinde stratejiler geliştirdiğimizi, bu sayede çalışmalarımızı zamanında ve eksiksiz yerine getirdiğimizi; çalışan tüm arkadaşlarımla, tüm tartışmalarımıza ve kavgalarımıza rağmen, bizi bir arada tutan şeyin bu küçük ve dağınık ofisler olduğunu anlıyordum. Umarım havalimanında yönetici olarak çalışan şefler ve müdürler, hatta genel müdür ve yardımcıları da kendilerine ayrılan o geniş odaları terk ederler ve bir arada çalışmaya başlarlar. Çünkü yoğun ve canlı bir iş gücü ancak toplu ortamlarda çalışıldığında elde edilebilirdi. Tabi öncesinde yöneticilerin, odalarının kapısında asistanlarına tahsil ettikleri o geniş odaları aşmaları ve diğer tüm çalışanlara da gerekli materyalleri sağlamaları gerekirdi.

 

«

»

Bir Cevap Yazın